Erken dönemlerde çocuklarımızın ve torunlarımızın dinden ve onun çocuksu yanılmalarından soyutlanmış bir çağ da yaşanılacağına inanılırdı. Bu neslin en üst kültürel seviyesine 8 Nisan 1966 da ‘Tanrı öldü mü?’ adlı makalyle ulaşıldı.Makale Tanrı’nın ölüşü akımının gelişimini tasvir etmekteydi. Lakin bu açıklamadan bu yana 50 yıl geçmesine rağmen hakikatin kendisinden başka bir şey gerçekleşmedi. Batı dünyası da dahil 1980 lerden bu yana dünya genelinde dindarlıkta artış olduğu gözlenmektedir.Tanrı’nın ölümü algısı Tanrı’ya ve maneviyata olan ilgiyi artırdı. Aslında Ateizmin Tanrısız dünya kehaneti gerçekleşmedi. Tanrı’ya ve dine olan inanç bir kez daha böyle şeylerin hurafe ve mitolojik olduğuna inananları şaşırtan ve kızdıran bir şekilde ayakta kalmayı başardı. Bu kızgınlık ve öfke halinden ‘yeni ateistler’ veya militan ateistler olarak bilinen bir din karşıtı akım ortaya çıktı.
‘Dinin güçle bastırılması yeni Ateizmin en baş ağrıtıcı yönlerinden biridir.’
2006 da yayınlandığında popüler bilim yazarı Richard Dawkins’ in Tanrı Yanılgısı adlı kitabı Amerika’da ve Britanya’da en çok satanlar listesinde en üst sırada yer aldı. Christopher Hitchens’in Tanrı Büyük Değil adlı kitabı da 2007 de yayınladığından bu yana benzer bir başarı sağladı ve Sam Harris, AC Grayling ve Daniel C. Dennett’in Ateizmi oven kitapları da oldukça talep gördü.
Bu tür Ateizmi farklı kılan entellektüel içeriği değildir, Yeni Ateistler Ateizm’in öncüleri olan Hume ve Kant’dan daha farklı veya somut bir şeyler söylemektedirler. Bu Yeni Ateizmi farklı kılan dine karşı agresif ve saldırgan olan tonudur. Dinin kendiliğinden zayıflayıp ölmeyeceğini farkeden Yeni Ateistler farklı bir yöntem seçtiler; zorla ortadan kaldırmak. Dinin güçle bastırılması Yeni Ateizmşn en baş ağrıtıcı yölerinden birisidir. Yok etme söylemi dini ortadan kaldırmaya bizleri ikna için dini habis ve önemsiz bir eylem olarak yansıtmaktadır.
‘Tanrı Yanılgısı’ na girişte Dawkins amcının dine inananları kendilerini ‘çocuksu telkinlerden’ kurtararak Ateizme döndürmek ve dini bir kimlikle çocuk yetiştirmenin ‘çocuk istismarına’ na denk olduğunu söylüyor.
AC Grayling dini ‘insan ilişkilerini zehirleyen en kötü zehirlerden birisi’ olarak tanımlıyor, Ateist dindaşı Christopher Hitchens ise inananları Albert Camus’nun Verem adlı kitabındaki verem taşıyan sıçanlara benzetiyor. Eğer sihirli bir değneğim olsa vey a tecavüzü ya dini ortadan kaldırabilecel olsam ‘dini yok etmeye terddüt etmezdim’ diyor Harris.
Dennet şöyle söylüyor: ‘ Sanırım bu evrende bizim için bütün türler arasında dincilik fanatiklerinden daha fazla zararlı olanı yok: Protestanlık, Katolikliki, Yahudilik, İslam, Hinduizm ve Budizm ve sayısız diğer daha küçük bulaşıcılar’.
20. yy politik ideolojilerine aşina olanlar bu türden bir söylemi hatırlayacaklardır. Tina Beattie’nin dediği gibi, düşmanını etiketlemek için kullanılan kötü niyetli dil yeni değildir, Naziler Yahudileri öldürdüler ve onları haşarat olarak tanımladılar. Rwandan soykırımından once Hutus Tutsi’li komşularına ‘hamaböcekleri’ diye atıfta bulundu.
Yeni Ateistlerin modern insanın problemlerinden ağız birliği etmişcesine dini suçlu tuttuğu görülmektedir. Dinin ahlaki değerlerimizi ve algılarımızı çürüttüğü iddialarının yanı sıra dünyada geçmişte ve şu andaki şiddetin sebebinin din olduğunu iddia etmektedirler.
Son zamanlarda olduğu gibi tarihte de ‘dindar’ kişilerin belli oranda şiddete sebep oldukları inkar edilemez. Ancak, inananların olumsuz davranışları üzerine yapılan vurgu ve azınlık bir grup aşrıcılara yapılan göndermeyle dinin topyekün suçlu tutulması bizi oldukça indşrgeyşcş bir tutuma bağlamakta ve bu türden şiddetin nedenlerini anlamak için yeteri kadar çeşitli tartışmaya mahal vermemektedir.
Dawkins’in tavrı...kendisini tıpkı Ateizmin Nick Griffin’i (İngiltere’deki aşırı sağcı, faşist partinin lideri) yapmaktadır.
Bu türden kırıcı ifadelerle ve desteksiz genellemelerle kötüleştirme metodu BNP (Britanya Milliyetçi Partisi) ile yapılan şu andaki tartışmalarda görülebilmektedir. Kuran’daki adaleti savunmakla ilgili öğretilerin bolluğundan bir haber Nick Griffin İslam ‘habis ve şeytani bir dindir’ diyor.
Yeni Ateizm ümütsizse öç almaya çalışan yaralı bir hayvan gibidir ve bu mücadelede her türlü yola başvuracaktır. Daha da şaşırtıcı olanı ise Yeni Ateistlerin davranışlarıyla müfrit Müslümanların, ve köktendinci Hristiyanlarınkiler arasında benzerlikler görebiliriz.
Sam Harris ne kadar aşırı olursa olsun bu sözde din tehditine karşı şiddet kullanımını haklı gören bir iradeyle öfkesini açıkça belirtmektedir. Ona göre tehdit sadece radikal İslamcılık değil, genel olarak bütün müslümanlardır.
Harris’e göre ‘pek çok Müslüman gözlerine kadar 14. yy’ın kanlı barbarlığında dikilmektedir....şu anki olayların herhangibir dürüst tanığı medeni ülkelerin zorladığı demokrasi ve her türlü aksaklıkla Müslümanların ve daha doğrusu Müslüman hükümetlerin gerçekleştirdiği savaş yanlısı şiddet arasında hiç bir denklik olmadığını farkedecektir. İslam’ın bu olumsuz tasviri Harris’in düşünceler savaşı uğruna kan dökmemiz gerektiği ve işkencenin sadece serbest değil aynı zamanda ‘gerekli’ olması gerektiği çıkarımına yol açmaktadır.
‘Vicdanlarımızın önemsiz bir kaç zarardan dolayı bizi felç etmesine müsade edemeyiz çünkü düşmanlarımızın bu türden bir vicdanı yok. ilk önce çocukları öldürün diye bir savaş yaklaşımı var ve biz onların şiddeti ile kendimizinki arasındaki farkı kendi zararımıza görmezden geliyoruz. Dünyadaki silah gelişmeleri düşünüldüğünde kılıçlarla savaş yağamayız. Gelecekteki pek çok yılda çeşitli savaş zaiyatlarının olması kaçınılmazdır.
Bu yeni akımı gerçkte olduğu gibi anlamalı ve yaratıcı aklın korunuculuğuna soyunan kurnaz söylemine kanmamalıyız. Modern batı toplumları hoşgörüyü teşvik etmektedir ve doğru ya da yanlış herhangibir inancın ve savunucularının ilahkını sınırlamıştır. Her türlü dini fanatiklikten korkmamız gerekirken aynı şekilde seküler fanatiklikten de korkmalıyız ki bu fanatik sekülerlik entellektüel sınıfları yakalamış durumdadır ve neden olacağı tahribattan dolayı eşit şekilde göz ardı edilmemelidir.
No comments:
Post a Comment