Friday 17 October 2008

‘Bir sonraki durak Müslüman Eşcinsellik’

Bu saldırıyı Hristiyanlık üzerinde gördük; Britanya İslamı’nı rahat bırakırlar mı sanıyorsunuz? Bu sorunu karşımıza almalıyız diye düşünüyorum ve bu durumda en iyisi savunma tekniği saldırı olacaktır. Öncelikle uyanalım ve kokunun farkına varalım. Özel ya da umumi olarak olsun etrafımızda eşcinsel olarak yaşayan müslümanlar var. En kötü şey bunu inkar etmek olacaktır. Böyle doğru yoldan ayrılmış Müslümanlara var olduklarına inanmadan nasıl yardım edebiliriz? Eğer Müslümanlar bu konuyu aydınlatmak üzere bu türden sorunların ve iman testlerinin üstesinden gelebilmek için özverili bir destek ağına sahip olmazlarsa bu türden bir hayat duruşu olan Müslümanları kesinlikle diğer ‘alternatif’ yaşam şekillerine kaybederiz. Eşcinselliği arzu edilirse kontrol edilebilir bir dizi eylem olarak görmeliyiz yoksa bu kişileri ‘eşcinsel genlerle doğdun’ liberal söylemine kaptırırız. Sizce kaç tane cami bu türden bir sorunla yeterice başa çıkabilecek imama sahip? ‘Haram kardeşim haram’.

Eşcinsel düşüncelerle eşcinsel davranışların da birbirinden ayrılması gerektiğini düşünüyorum. Eşcinsellik savunucuları eşcinsellik huyunun genetikle açıklandığını ispatlamak, ve bundan da bu huyun ‘doğal’ olduğunun ve dolayısıyla sosyal ve ahlaki olarak makul olduğunun çıkarılmasını ispatlanmak için oldukça istekliler. Ve bütün bunlar yanıltıcı ‘Eşcinsel Gen’ araştırmalarının belirsizliğine rağmen gerçekleşiyor. Ancak bunu bilimsel bir gerçek olarak bile kabul etsek eşcinsel düşüncelerin ahlaki olarak tasvip edileceği anlamına gelmez. Cinsi temayüllerimizin gen yapımız tarafından belirlendiğini ima etmek ve bundan dolayı bunun doğal ve bir hak olduğunu iddia etmek sorunu çözmekten ziyade daha fazla sorunlar yaratıyor. Eğer bütün ‘doğal’ davranışlar hak ise sadece eşcinsel davranış değil her türlü kabul edilmez tutum, pedofoli (sübyancılık) dahil her türlü cinsi sapkınlık da makul hak görünecektir eğer genleri bulunursa ki sırası gelmişken bazı bilim adamları pedofil geninin olduğunu söylemektedir. Aklı başında kimse böyle bir şey savunmaz! Biz ancak böyle birisine heveslerini kontrol etmesine yardım eder bunlardan uzak durmasını sağlarız. Bu nedenle huyumuz doğal ise davranışımızın da doğal olacağı anlamı çıkmaz. Dahası Allah eşcinsel düşünceleri (aslında hiçbir düşünceyi kınamıyor, kendimizi korumamızı istiyor) değil davranışı, bu düşüncelerin oluşturabileceği düşkünlüğü kınıyor.

Peygamber (SAV) şöyle diyor: ‘Her şeye gücü yeten Allah (kudsi bir hadiste) der ki, ‘ Ne zaman kullarım iyi bir işe niyet etse ama yapmasa hakkında bir iyilik olarak yazılır, eğer yaparsa 10 ile 70 arasında mükafat alır. Ne zaman kötü bir iş yapmaya niyetlense ama yapmazsa aleyhinde yazılmaz. Eğer yaparsa tek günah olarak yazılır’.

Peygamber (SAV)
şöyle diyor ‘Allah ümmetimi nefislerinin fısıldılarını onun hakkında konuşmadıkça ve ona uymadıkça affetti’.

Eşcinsel yaşam tarzının sadece sözde liberal müslümanlar ve kendilerine kültürel müslümanlar diyen gruplar tarfından uygulanıp yaşandığını düşünüyorssanız kesiknlikle yanılıyorsunuz. ABD’de ‘Imaan’ ve ‘Al Fatiha’ gibi organizasyonlar müslüman bir yaşam tarzına inanmalarına rağmen eşcinselliği de yaşıyorlar. Islami doktrinlerin eşcinselliğe dair bir emrinin olmadığını ya da bu emirlerin bugün geçerli olmadığını iddia ediyorlar. Eşcinselliğin doğru ya da yanlış olduğunu söylemeden önce doğru ve yanlışı neye göre kararlaştırdığımızı belirtmeliyiz. Biz Müslümanlar Allah’ın en mükemmel akla uygun varlık olduğunu, ve tanımsal olarak bu en çok akla uygununun, O’nun (sıfatlarından biri olarak) mükemmel derecede iyi olduğuna inanırız. Bu mükemmelikte, Allah’ın mükemmel iyi doğası insanlar ve insanlık için yönergeler, bizim emir olarak bildiğimiz görevimiz haline gelen çalmayacaksın, domuz eti yemeyeceksin, bir diğerine zarar vermeyeceksin gibi yollar çizer. Bu emirleri ahlaki olarak doğru yapan şey ise Allah’ın emirlerine bağlı olmaları, O’ndan kaynaklanan bir kaynaktan doğmaları ve emirlerinin değişken olmayıp mükemmel doğasından yayılmalarıdır.

“Müslüman kendisini Allah’a teslim eden kişidir”.


This understanding is at the very core of the Islamic belief. The etymology of the word ‘Muslim’ is one who submits to the will of God, the very definition of a Muslim is the one who submits their will, their deeds, their faith and mind into God. The real God, conceived of us real and not hypothetical, has given us real commands to deal with for every real matter of right and wrong.

Bu alnlayış İslam’ın çekirdeğini oluşturmaktadır. ‘Müslüman’ kelimesi etimolojik olarak kendini Allah’a teslim etmek, ve kelimenin tam manası kendi isteğini, amelini, inancını ve aklını Allah’a teslim etmektir. Gerçek Allah, bizi kuramsal olarak değil gerçek olarak izah etmektedir ve bize her gerçek doğru ve yanlış mesele için emirler vermektedir.

Qur’an 4:65
“But no, by the Lord, they can have no Faith until they make you (Muhammad) judge in all disputes, and find in their souls no resistance against Your decisions, and accept them with complete submission.”

Rabbine yemin ederim ki onlar aralarında çıkan çapraşık işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden nefislerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.

Kur’an 33:36
"Bununla beraber, Allah ve Rasulü bir işe karar verdiği zaman, gerek inanan bir erkeğin gerek inanan bir kadının kendilerine ait bir işte tercih hakları olamaz. Her kim Allah'a ve peygamberine asi olursa açık bir sapıklık etmiş olur".


Kuran 5:3
"Bugün kafirler dininizi söndürebilmekten ümitlerini kestiler; onlardan korkmayın, yalnız benden korkun! İşte bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak müslümanlığa razı oldum".

Kuran 5:92
"Allah'ı ve peygamberleri dinleyin, karşı gelmekten sakının!"

Kuran 64:12
"İman edin de Allah'a itaat edin, peygambere de itaat edin".

Qur’an 24:51

"Aralarında hükmetmesi için Allah'a ve Resulüne çağrıldıkları zaman mü'minlerin sözü ancak: "İşittik ve itaat ettik." demeleridir. İşte bunlar, kurtuluş bulacak olanlardır".

Kur’an 4:64
“Biz herhangi bir peygamberi gönderdikse, sadece Allah'ın izniyle itaat edilsin diye gönderdik”.

Kur’an 4:
“Kim de doğru, apaçık belli olduktan sonra peygambere muhalefette bulunur ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu gittiği o yolda bırakır ve kendisini cehenneme boylatırız ki, o ne kötü gidiştir!”


Kurani kaynaklardan a
çıktır ki Müslümanlar Allah’ın emirlerine uymalı, isteklerine boyun eğmelidir ve bu da yaşanılacak faziletli yaşamın kendisidir. Pek çok Müslümana yaptığında iyi hissediyorsan doğrudur fikri bulaşmıştır. İnsanlar doğru ve yanlışa gerçek olarak değil zevk çerçevesinden bakmaktadır. Zevk hususunda nesnel değerler yoktur, dondurmanın tadı güzel gibi bir iddiada olduğu gibi ‘fıstıklı dondurma sana göre güzel ama bana göre değil’ tarzında göreceli bir yaklaşım ahlaki kurallara da uygulanmaktadır. En başından görevlerimizi hislerimizden ya da onlara olan tepkilerimizden ayırmamız gerektiğine inanıyorum. Anlamamız gereken Allah’a olan ahlaki sorumluluklarımızın bizim duygularımızdan ya da suçluluk duygumuzdan (ya da bunun yoksunluğundan) bağımsız olduğudur. Bu emirleri yerine getiremediğimizde ahlaki olarak suçluyuz. Eğer dünyadaki bütün insanlar sebepsiz yere insan öldürmenin doğru olduğuna inanacak kadar duyarsız hale gelseler bile Allah’ın sebepsiz yere öldürmeme ile ilgili emri ahlaki değerinden dolayı geçerli olacaktır ve aksini yapmak insanların duygularına rağmen olumsuz bir ahlaki değere sahip olacaktır.

‘Tanrı’ın söz konusu olmadığı yerde her şey mübahtır’

Bu da eğer Allah olmasaydı yanlış ve doğru bizim göreceli fikirlerimize bağlı olurdu anlamına gelir. Rus yazar Dostoyevski’nin dediği gibi ‘Tanrı’nın söz konusu olmadığı yerde her şey mübahtır’. Ahlaki kurallar toplumdan topluma değişen sosyo-biyolojik evrimin ürünü olurlardı. Ve böylece hiçbir şeyin ahlaki değeri olmazdı, eşcinsellik dahil. Eğer Müslümanlar eşcinselliği savunmak istiyorlarsa bu ancak Ateizm bakış açısından olur. Ama problem eşcinseller Ateist olmak istemiyor ve eşcinselleri kastederek ‘ayrımcılık yapmak kötüdür’ gibi yargılara başvuruyorlar. Bu nedenle bu gerilime neden olan kavramsal bir mesele var ortada. Gördüğüm kadarıyla pek çok Müslüman manevi tarafını Allah’a teslim ederken aklını etmiyor (İslam da düşünce özgürlüğü yoktur anlamını vermemek korkusuyla). Aslında sadece Müslüman gibi , bütün hayatını ahlaki nizamını dahil İslam’a teslim etmiş gibi düşünmüyorlar. Seküler/liberal Müslümanların ahlaki meselelere yaklaşımları İslami çerçeveyi şekillendiren ve kapsayan gelişmemiş (genellikle liberal) bir felsefe takınmak oluyor. Artık yanlış doğru Allah tarafından değil İslam ahlak çerçevesini yontan ve kendi doğru yanlış anlayışından ilerleyen keyfi bir ahlak sistemi tarafından belirleniyor. Ancak daha önce dediğimiz gibi ahlak kuralları ancak kendisinden iz süreceğimiz bir Allah olduğunda anlamlı olur, bu nedenle eşcinselliğin doğru olup olmadığına karar vermek için Allah ne diyor bu hususta ona bakmalıyız. Eğer Allah’ın söz konusu olmadığı görece çerçevelere bakarsak livatanın suçluları ve savunucuları da aynı ahlaki değere sahip olmuş olur zira ortada hakiki doğru ve yanlış yok. Bunu akılda tutarak Kuran ve hadislere bakarsak görürüz ki eşcinsellik yasaktır bu nedenle bu eylemi yapmakta ahlaki olarak yanlıştır.

1 Müslümanlar olarak biz Allah’ın iradesine karşı sorumluyuz

2 Allah’ın ne istediğini Vahiy (Kuran ve Sünnet)’den biliyoruz

3 Vahiy Eşcinsel davranışı yasaklıyor

4 O zaman eşcinsellik O’nun iradesine karşıdır yani yanlıştır.

No comments: